Denizilik Terimleri Sözlüğü
Güncelleme tarihi: 15 Oca

A
ABAŞO: Gemiyi baş taraftan veya kıç taraftan halat ile karaya, limana bağlamak. ABLİ: Seren ve bumba cundalarindan asagi iki tarafa inen halatlar. Balıkçı gırgırlarının ağları kaldırması için kullandıkları, bumba ucundaki halatlardır. ABORDA :Bir teknenin, başka bir tekneye ya da iskeleye, yandan yanaşması. ABOSA: BosayI tut veya geçici olarak durdur, bosaya vurmak. Genelde zincirin durdurulması için kullanılan terimdir. ABRAMAK :Kontrol altına almak, komutası altında tutmak, üstünden gelmek. Fırtına ve sert denizlerde, gemiyi veya yelkenliyi doğru biçimde yönetmek, kontrol altında tutabilmek anlamındadır. AÇIKTA EYLENMEK: Bir teknenin sahilden veya iskeleden yada limandan açıkta beklemesi.
ADMİRALTI DEMİRİ :Çiposu kollarına dik ve hareketli eski sistem bir demir cinsi. AGANTA :Zincir veya halatın kısa bir zaman süresi için elde tutulup bırakılmaması (Aganta iskota, aganta borina burinata) Halikarnas Balıkçısı’nın hikayelerinden bu terimi sıklıkla biliyoruz. AĞIZ KUŞAĞI: Armuz kaplamanin en üst sirasi [bindirme kaplamanin da] ALABANDA : Teknenin içinden, bordasının iç kısmı veya dümenin tam olarak iskele veya sancağa 35° ye kadar basılması. Yeke dümenli teknelerde, yekenin ucu, teknenin iç kısmını gösterir. ALABORA :Altüst olma, teknenin ters çevrilmesi, yan yatması ama su üstünde yüzer pozisyonluğunun devam etmesi. Terim bri çok yerde alabura olarak yanlış kullanılmaktadır. TDK’nın sözlüğünde alabora olarak geçmektedir. ALAMA KÜREK :Hep birlikte kürek çekerken çekmeyi durdurmak için verilen komut. ALAMATRA :Karadeniz’de imal edilen balıkçı teknesi. 600 yıllık bir geçmişe sahiptir. Günümüzde halen kullanılmaktadırlar. ALARGA :Açıkta demektir. Açıkta demirde bekleyen tekne ve gemiler için kullanılan terimdir. (Alargada bekle, alarga dur)(Italyanca largo) alargaya (açığa çıkmak). Alarga’daki tekneler rüzgarı karşıdan alarak dururlar. ALAY SANCAĞI :İşaret sancakları ile donatılmaya, alay sancaklarının çekilmesi denir. ALBERABER : Hep birlikte kürek çekmek için verilen komuta denir. ALESTA :Hazir olmak, hazir olarak apikoda beklemek Alesta tramola [Tramola etmeye hazir ol] Yelkencilikte sık kullanılan bir terimdir. ALTABASO : Bir yelkenin alt yakası, alt ve aşağı anlamında da kullanılır. Günümüzde genellikle yelkenciler arasında alt yaka olarak kullanılan terimdir. AMORA YAKASI :Dört köse bir yelkenin alt ve ön tarafındaki yaka [Karula yakasi]
ANA GÜVERTE: Geminin veya teknenin üzerinde yürünen en üstteki güvertesi. ANA OMURGA :Postaların bağlandığı, bastan kıça kadar uzanan ağaç veya demir yapı. Yeni nesil fiber teknelerde ana omurga kavramı kalmamıştır. Teknelerin altında, ana omurgayı sağlamak için sağlam örümcek yapısı bulunmaktadır. ANELE :Hareketli demir halka ANELE BAĞI: Aneleye yapılan bir çeşit bağ. APAZ: Yelkenli teknelerde, rüzgarı sancak veya iskele bordalardan (yanlardan) alarak yapılan seyir. APAZLAMA: Kemere istikametinden gelen rüzgara doğru yaklaşma. (Yelken seyri) APİKO: Demirin vira edildiğinde, deniz dibinden kurtulup dimdik durduğu vaziyet, veya dikkatli olarak beklemek. ARYA: Yelkenin, sancağın veya çubukların aşağıya indirilmesi (Ariya sancak, ariya yelken) ARMA: Yelkenli teknelerdeki sabit donanım (direk, çarmıhlar, ıstralyalar) ARMUZ: Teknelerde, güverte ve borda kaplama tahtalarının arasındaki çizgi (armuz kaplama) Günümüzde bunları, tik kaplı güvertelerde görebiliyoruz. ASKI MAPASI: Bir demir kaldırmak için bedenine konmuş olan mapa AŞIRTMA PRAÇERA YELKEN: Kavançalı seren yelkeni AŞOZ: Kaplama tahtaları için omurga ve bodoslamalara açılan oyuklar. AVARA: Gemi, yelkenli, bot veya teknenin yanaşık olduğu yerden ayrılması (Avara etmek) AYBOCİ: Zincirin ırgat çalıştırılarak aşağıya alınması, indirilmesi. AYI BACAĞI: Yelkenlerin farklı kontralarda açılması. Rüzgar arkadan gelirken, pupa seyrinde yapılır AYNALIK: Kıç bodoslama üzerine konan ve dümen iğneciğinin üzerine konduğu tahta levha (Ayna kıçlı tekneler) AYNALIK TAHTASI: Bir teknede kıç taraftaki havuzda otururken arkaya dayanmak için konulmuş olan tahta levha
B
BABA :Halat volta etmek için ağaç veya metalden yapılmış silindirik biçimde güverte veya rıhtıma bağlanmış bir eleman. BABAFİNGO: Yelkenli bir teknede eğer direk üç kısımdan ibaret ise; en üstteki parça. BADARNA ETMEK: Bir halatın aşınmaması için üstünün halat veya koruyucu bir malzeme ile sarılması.
BAKLA: Zincirin bir halkası BALON-USTURMAÇA: Halattan, hasırdan veya sentetik malzemeden yapılmış, içi doldurulmuş veya şişirilmiş bir usturmaça çeşidi. BANDIRA: Milliyeti gösteren sancak. Teknelerin ve gemilerin kıçında dalgalanır. BARBARİŞKA: Tutulmakta zor olan bir halatın kaymaması için yapılan bir bağ çeşidi. Bir halatın, başka bir halatın üstüne veya bir nesneye bağlanmasıdır.
BASTİNA: Palangalarda kullanılan bir nevi dilli makara. BASTON: Ana civadranın üzerinde ileriye doğru uzatılmış çubuk.
BAŞ: Bir teknenin ön ve ileri kısmı. BAŞ BODOSLAMA: Omurganın baş tarafından teknenin başını meydana getirmek için yukarı istikamete doğru konulan ağaç parçası. BAŞ KASARA: Genellikle gemilerdeki bas tarftaki yüksek kisim BAŞ OMUZLUK: Kemere ile baş bodoslama arasındaki yuvarlak kısım. BAŞ PARİMA: Bir botun baş zerindeki aneleye bağlanmış kısa halatı. BAŞLI: Bir teknenin, baş tarafının, kıça nazaran daha batık olması. BAŞTANKARA ETMEK: Tekneyi bir sahile, rıhtıma veya kumsala baş taraftan oturtmak veya yanaştırmak. BAŞÜSTÜ: Bir botun baş tarafında oturabilecek ve ayakta durulabilecek platform. BERMUDA ARMA: Uzun bir direk üzerine yelken açmak için düşünülmüş arma tipi (Marconi arma) Bu tip armada yelken sereni yoktur ancak bumbası vardır. Günümüzde modern yelkenlilerin hepsi bermuda armaya sahiptir. BİNDİRME KAPLAMA: Armuz kaplamanın birebir üzerine konularak yapılma sekli BİTA: Gemi veya yelkenli teknelerde, halatların, yelkenlerin iskotalarını volta etmek için konulmuş küçük babalar. Madeni babaların bir tanesine, halat ve zincirlerin volta edilmesi için kullanılan silindirik madeni eleman. BOCURUM: Yelkenli teknelerde kıç bodoslama / kıç aynalık üzerinde bulunan direğe çekilen yelken. Randa olarak da bilinir. BORDA: Su kesiminden yukarıda kalan kısım. BORDA FENERİ: Sancakta yeşil, iskelede kırmızı olarak yakılan 112,5 açılı fener. BORDA İSKELESİ: Bir tekneye girip çıkmak için inip kalkabilen ve içeriye alabura olabilen bir merdiven tipi (Pasarella)
BOSA: Demir loçaya oturduktan veya zincire yeteri kadar kaloma verildikten sonra zincir veya demirin ağırlığını ırgat üzerinden kaldırmak için güverte üzerindeki mapalara kilitlenmiş uçları maça kilitli kısa zincir. BOSA TUTMAK: Bir halat veya zincirin bedeni üzerine bosa tutarak abramak . BOŞ ALMAK: Gevşek bir halatı germek için fazlasını kesmek. BOŞ VERMEK: Halatı kaçırmak. BRANDA: Eskiden yelken yapılan bir cins kumaş yada kumaştan yapılan ve gemicilerin hamak olarak kullandıkları yatak. BUMBA: Yan yelkenlerin alt yakalarını germek için kullanılan bir cins seren. Yük gemilerinde yük aktarmak için ucuna palanga takılan seren. BURGATA: Halat ve zincir ebadını ölçmek için kullanılan bir ölçü. BÜKÜN: Halatın veya bir yomanın sağa veya sola doğru kollarının bükülmesi
C
CAMADAN :Camadan vurmak. Yelken alanının küçültülmesi. Sert havalarda yelkenli teknelerde uygulanır. CAMADAN BAĞI: Bu küçültmeyi yapmada kullanıIlan bir bağ çeşidi. CAMADAN KALÇELARI: Bu bağı yapmak için yelken üzerinde sıralanmış ve yelkenin her iki yüzünde bulunan bağcıklar. CANKURTARAN SİMİDİ: Denize düşenleri kurtarmak için çok hafif ve yüzer maddeden yapılmış, yuvarlak simit biçiminde ve bir salvoya bağlı araç. CEVİZ : Halatların ucuna tutabilmek için veya süs olarak yapılan bir cins düğüm seklindeki isleme
CIVADRA: Teknenin baş tarafında dışarıya doğru eğik olarak uzanan sabit seren, genellikle yelkenli teknelerde flokları açmak için kullanılır. CUNDA: Uç demektir. Direk cundası, seren cundası, bumba cundası. Cunda yakası: yelkenin seren yakalarına gelen uçlarına denir.
Ç
ÇALIM :Geminin bas ile kıçı arasında inik meyil veya kıç tarafta su kesiminin altındaki dar kesim
ÇAMÇAK :Teknede biriken suyu toplamak için tahtadan yapılmış bir cins kepçe. Genellike optimist sınıfında yarışan minik yelkenciler kullanır. ÇARMIK:vDireklerin her iki bordasına bağlanabilmesi için gerilmiş tel halatlar.
ÇENE: Omurga ile bodoslamanın birleştiği köşe. ÇIMA: Halat, el incesi veya yomaların en uç kısmı. ÇIMARIVA: Personelin tekne boyunca yan yana selamlama için dizilmesi.
ÇİPO: Özellikle admiraltı demirinde bedenin üst kiısmından anelesinin altında geçen kollara dik olarak bağlanmış hareketli veya sabit ağaç veya metal kollar. ÇÖRDEK YAKASI: Seren yakalarının geriye bakan kısımlari, üç köse yelkenlerdeki en üstteki pik yakası. ÇUBUK: Ana direklerin üzerine konulan ekleme direkler.
D
DABILBATIM :Gemilerin karinası yırtıldığında teknenin su almaması için postaların iç tarafına ikinci bir kaplama konur ki, bu iki kaplama arasindaki double-bottom denir. Bu bölüm safra ve yakıt deposu olarak da kullanılır. DENİZ DEMİRİ:Denizde ve rüzgarda hareketsiz kalan teknenin dalgalar borda vermemesi. için bastan veya kıçtan denize attıkları koni seklindeki branda torba. DESE ETMEK: Halatın veya zincirin iyice gerilmesi. DİNGİ: Bir çifte kürekle kullanıIan patalya. DİREK FİSTANI:Direğin güverteye girdiği veya etrafına çevrilen kuşak. DOBLİN:vBir halattaki iki çıması arasındaki sarkık kısım. DOBLİN ALMAK: [Vermek, Tutmak] Bir halatın iki çımasının gemide kalmak üzere bordadaki veya sahildeki bir babaya iki, üç kez sarılması. DÖKÜNTÜ: Deniz yüzeyine yakin kayalık kümeler. DÖŞEKLİ: Altı düz olan tekne. DİRİSE ETMEK: Yön değiştirmek, rüzgarın dirise etmesi, bumbayı dışarıya etmek. DÜMEN: Gemiyi istenilen yöne çevirmek için saç veya tahtadan yapılmış olup kıç tarafa monte edilen yelpaze şeklindeki bir parça. DÜMEN BAŞLIĞI: Yeke evini kuşatmak – kuvvetlendirmek için dümen saftının etrafına geçirilen maden başlık. [dümen tası] DÜMEN BODOSLAMASI: Kıçbodoslama DÜMEN BOĞAZI: Dümen yelpazesinden yukarıda kalan kısım. DÜMEN DOLABI: Dümen yekesine bağlı mekanizmasını çevirebilmek için yapılmış olan aygıt. DÜMEN DONANIMI: Dümen yekesi ile dümen dolabı arasında kalan tel halat mekanizma, uskurlu şaft ve kollar ile bunların geçtikleri makaralı sistemin tümüne verilen isim. DÜMEN YELPAZESİ: Dümenin esas ana parçası. Dümen palası olarak da kullanılır.
DÜMEN ZAVIYESİ: Dümen yelpaze sathinin omurga ile yapmış olduğu açı.
DÜMENCİ PUSULASI :Dümen dolabının hemen önüne konulmuş olan mıknatıs pusula.
DÜMENTASI :Yekenin dümene baglandığı en üst kısım.
E
EĞLENMEK :Bir teknenin stop ederek veya çok ağır yol ile gideceği yere varması. EL DONANIMI :Mekanik olan ırgat gibi aygıtların el ile çalışabilmesi için yapılmış olan donanım. EL DÜMENİ: Kol gücü ile bir taraftan diger tarafa basilan dümenEL INCESİ : Bir tekneden diğerine veya sahile atılan ucunda kursun bir ağırlığının ceviz ile kapli oldugu ve sonuçta bir halatin bağlanarak gönderildigi, parekete savlosu gibi incecik bir halat EL İSKANDİLİ: Elektrikli iskandil olmayan teknelerde, derinlik ölçmek için çımasına 5 kg'lık bir kursun asılmış ve üzerine kulaç taksimatı yapılmış olan savlo. Günümüz teknolojisi ile müzelik duruma düşmüştür.
F
FAÇA ETMEK :Seren yelkenlerin bir taraftan prasya olduğu halde kapatılması. FAÇUNA ETMEK :Badarnanin tel veya mürnel ile siki sikiya baglanmasidir. FALAKA :İki matafora cundalari arasında bulunup can halatlarının baglandığı tel halat. FARŞ TAHTALARI : Ağaç, fiber veya kompozit bir teknenin sintine üzerindeki yürümeye yarayan aralıklı tahtaları. FİLİKA :Savas gemilerindeki, yolcu gemilerinde bulunan, kürekli veya yelkenli tekneler. Güvenlik amaçlıdırlar. FIRDÖNDÜ :Zincirin gamının alınması için aralara konan bir eksene bağlı olarak dönen iki yarim bakladan oluşan kilit. FİRENGİ :Güvertedeki suyun denize akabilmesi için yalı kütükleri üzerinden bordaya açılan oluklu delikler. FLADOR :Çarmihlarin gerilmesi için kullanilan sistem FLAMA : Üç köşeli sancak. FLASA :Halatı meydana getiren incecik ipler FLOK :Bas tarafta buluna üç köse, ön saha yelkeni FORA ETMEK: Bir yere bağlanmış olan halatın oradan çıkartılması (Sivil denizcilikte:mola) FRISKA: Bütün yelkenleri camadan vurmaksızın kullanılabilcek dercedeki sert rüzgar. FUNDO & FUNDA .,Demirlemek için verilen komut
G
GABYA: Ana direk ile babafingo çubuğu arasındaki çubuk veya yelken GAGA : Demirin iki ucundaki tırnakların en uç kısmı. GAMBA ALAMAK: Halatın veya zincirin kendi etrafında dönmesi veya burulması.
GENOVA: Cenova da denir. Yelkenlilerde, flok yerine çekilen çok daha büyük ön saha yelkeni.
GERDEL: Gemi ve teknelerde kullanılan tahta kova. GİZ: Kıç direkteki kısa seren. Günümüzde optimist yelkenlerinde sık rastlanır. GOMINA: Mil uzunluğun 1/10 = 185 metre GÖNDER: İnce düz ve uzunca olarak çekilmiş çubuklar. [Sancak gönderi, filika kanca gönderi, civadra gönderi] GÖZ DEMİRİ: Bir gemide kullanılan ana demirler GRADIN YAKASI: Bir yelkenin yan kenarları. GRANDİ DIREĞİ: Birden fazla direkli gemilerdeki en yüksek direk. GULET :Brig’ten küçük iki direkli hafif armalı pruvası kabasorta armali, praçilaya benzer uskuna GURCATA :Bir direk üzerinde çanaklik kurmak için mauna kollari üzerine omurgaya aykırı olarak yerleştirilen kollar. Yelken teknelerinde direkten inen istralyaları açmak için kullanılan kollar GÜVERTE :Gemilerde ve teknelerde bastan kıça kadar döşenmis tahta veya madeni platform döşeme. GÜVERTE KAPLAMASI: Güvertenin kaplanmasi için kullanilan malzeme.
GÜVERTE HATTI: Güvertenin bordadaki izdüşümü.
H
HALAT: Bitkisel sentetik veya çelikten yapilmis ve bükümlenerek çesitli kollarda biribirlerine sarilmis, bükülmeye ve çekmeye uygun urgan HALAT BOSA: Demir atildiktan sonra demirin agirligini irgat üzerinden almak için çimalari güvertedeki mapalar bagli diger uçlarinda ceviz bulunan kisa halatlar. HAMLA: Kürek çekilirken küregin bir periyot içindeki mesafesi [Hamle] HAMLACI Kürekli teknelerde serdümene en yakin kürekçi HAVUZLUK: Yelkenli veya kürekli bir teknede kiç tarafta topluca oturulacak yer.
HIRÇA MAPASI: Zincirin zincirlikten çimasinin omurgaya baglandigi kilit HİSA ETMEK: Bir seyi yukari kaldirmak. (Hisa sancak, hisa kürek)
I
IRGAT: Demir almada, halatlari dolayip gemiyi yanastirmada veya karaya çekmede kullanilan, hidrolik, elektirikli, istimli veya insan kuvvetiyle çalıştırılan yatay veya dikey mekanizma [Yatay ve manivela kuvvetiyle çalistirilanlar = bocurgat] ISKAÇA: Direk ve civadraların alt başların alt başlarındaki topukların yerine oturması için açilmis olan yuva ISKANCA: Değiştirmek [nöbet, vardiya, kürek]
ISKARMOZ: Kürekli teknelerde küreğin bağlanması veya oturması için ay veya çelik seklindeki lumbar iskarmoz denilen aygıt. ISKOTA : Yelkenlerin iskota yakalarını kullanmak, yelkeni rüzgar ile doldurmak için halat – palanga donanımı. Yelken ile rüzgar arasındaki açının ayarlanması için kullanılan halattır. ISKOTA YAKASI: Kabasorta yelkenlerde altyakalar; randa, pik veya floklarda alt geri köşe.
IÇ OMURGA: Postalari [bir ahsap teknede] omurgaya daha siki baglamak için bastan kiça kadar uzanan ikinci bir omurga IGNECIK: Dümenin kiç bodoslamaya baglanabilmesi için, erkek ve disi olarak konmus olan mentese yada demir sac ISKANDIL Denizin derinligini ölçmek ISKANDIL KURSUNU: Iskandil salvolarinin baglandigi agir kursun – agirlik
ISKANDIL SALVOSU: Iskandil kursunlarinin baglandigi isaretli salvo ISKARÇA: Bir liman veya koy içindeki kalabalık tekne gurubu, karışık olarak demirlemiş olan tekneler topluluğu. ISPAVLO: Katrasiz kendirden yapilmis iki kollu sicim [kirnap]
ISTINGA: Yelkenleri toplamak için kullanilan selviçe [Hareketli donanim]
ISTINGA ETMEK: Yelkenleri toplamak ISTRALYA: Direk ve çubuklarin cundalarinda bas ve kiça dogru inen sabit arma, veya teknelerin postalarini bastan kiça kadar birbirlerine baglayan kusak
İ
İSKELE: Teknenin sol yarisi veya gemiye girip çıkmak için kullanılan sürme veya inip kalkan merdiven
İSKELE TAVASI: Iskelelerin alt ve üstünde girip çikmada ilk basilan platform
İŞKAMPAVYA : Harp gemilerinde personel taşımakta kullanılan motorlu büyük filika.
K
KABASORTA ARMA: Serenleri direklere dik ve kemere istikametinde olan dört köse yelkenli arma KALASTRA: Kuntra güvertelerin üzerine alinan filikalarin oturtulduklari agaç veya metal kürsü KALOMA: Demir üzerinde bulunan teknelerin denizde bulunan zincir mesafesi. Boşluk ve rahatlık, tolerans, ölçülü. KALOMA ETMEK: Zincir gerektiginde daha fazla salmak, [Kaloma vermek] KANA RAKAMLARI: Gemilerin çektikleri su derinligini göstermek için bas ve kiç dikmeler hizasina sancak ve iskele taraflara desimetre veya feet cinsinden çizilmis rakamlar. [Romen ve italik]
KANDILISA: Yelkenleri yukari kaldirmak için kullanilan halat. Trinket ve maestra serenlerinin kandilisasi : Istrise Gabya serenlerin kandilisasina : Manti Flok ve randa yan yelkenlerin kandilisasina: Çördek /Mandar denir. KAPELA MUSAMBA: Pusla, dümen dolabi, kaporta, vinç gibi kisimlarin yagmur ve günesten korunmasi için yelken brandasindan yapilmis kiliflarin geçirilmesi için verilen emir. KAPLAMA: Postaların üzerine boyuna kaplanan saç veya tahtalar. KAPORTA: Gemi veya tekne içindeki kapilara ve güverteden asagi inis ve çikis merdivenlerinin üzerindeki kapali yerlere denir. KARANFİL: Pruva ve grandi direği cundaları arasindaki tel halat
KARAVELE KAPLAMA: İçi kutrani dışı armuz kaplama olan bir kaplama şekli.
KARİNA: Bir teknenin su altinda kalan islak kismi (dis kismi). KARULA YAKASI: Bir yan yelkenin direğe yakin alt yakası (köşesi). KASA :Halatların çımalarına açılmayacak şekilde yuvarlak şekilde yapılan ve dikişle emniyete alınan yuvarlak büyük halkalar. KASARA: Teknelerin bas orta ve kiç kisimlarinda güverteden daha yüksek olan güvertelere veya kisimlara denir. KASTONYOLA: Demir zinciri akarken durdurabilmek için irgat etrafina konan demir veya çelik serit çember (bir çesit fren balatasi). KAVANCA: Herhangi bir seyi bir taraftan diger tarafa geçirmek veya asirmak ya da bir yerden diger bir yere aktarmak. KEMERE: Güveretenin dösenebilmesi için posta uçlarini birlestiren enine (omurgaya dik) konan kisimlardir. (yarim olanina ÖKSÜZ KEMERE denir). KERTE: Bir dairenin 32’de biridir. (11 derece 15 dakika). KERTERIZ: Herhangi bir maddenin bir tekneden olan yönünü miknatisi veya cayro pusla ile tayin etmek veya ölçmek. KERYE: İki halti birlestirmek için veya halatin çimasina geçici kasa yapmak için [sadece madeni halatta] kullanilan civatali mengene KIBLE Güney KIÇ Teknenin geri tarafi KIÇ BODOSLAMA: Omurgadan kiç taraf kaldirilan dik kisim [Agaç veya maden]
KIÇ GÖNDERİ: Kiç tarafta sancak çekilmesi için dikilmis olan gönder. KİLİT: 12,5/15 kulaç zincir uzunlugu veya iki kilit zinciri birbirine bağlayan bir tarafı degirmi diğer tarafı harbili bir cins zincir baklasi. KINISTIN VALFI: Gerektiğinde bir tekneye denizden su almak için su kesiminden asagiya konmus ve gerektiginde uzaktan açilip kapatilabilecek valf.
KOÇ BOYNUZU: Bas ve kıç omuzluklar ile mataforaların üzerinde bulunan ve halat volta etmek için kullanılan boynuz seklinde iki kulaklı madenler. KOL: Flasalarin bir tarafa bükülmeisi sonucu halatta elde edilen elemanlar. Flasa gibi bütün halat boyundadirlar. KOLTUK: Bir teknenin aborda oldugu yere sikilmasi için bas ve kiç omuzluklardan verdigi halat.
KONTRA MIZANA DİREĞİ: Mizana direginin gerisindeki direk KONTRA OMURGA: Ana omurganin asinmasini için altina konan serit halinde parça
KONTRATA MİZANA DİREĞİ: Kontra mizanadan sonraki kiç direkKÖRKAPAK Lumbuzlari içerden kapayan demir kapak
KUNTRA: Iskota yakasına bağlanan iki inceden birisi iskota olarak kullanıldığında diğeri kontra olur. Kontra kontr kelimesinden gelme olup, karşı-zıt-yedek anlamında kullanılır. Kontra omurga, bodoslama-grandi-güverte gibi (Kontra flok-kontra mizana vb.) KURT AĞZI :İçinden halat geçmesi için güverte üzerinde bas ve koç omuzluklarına monte edilen demir yastıklar. KÜPESTE: Güverte üstündeki borda kaplamasi. KÜREK LUMBARI: Askeri filikalarda iskarmoz yerine küreklerin oturtulduklari oyuk yerler (küpestede takazlik tahtasinda).
L
LAÇKA Bosver, bosalt, bosalmis gevsemis anlaminda. LALE HALATI: Dümenlerin denizli havalarda düsüp kaybolmamasi için dümen yelpazesinden geçip teknenin kiçina baglanan bir ince savlo. LARMO Floklarin açildigi istralya. ( Bazen flok larmosu da denilir). LAVA ETMEK: Bos al ve ger anlaminda bir emir. (Bosunu al) LAVRA DELİĞİ: Bir teknenin içindeki suyu askiya alip bosaltmak için açilmis delik. (Genellikle kıç tarafta havuzlugun altindaki kruzlu yerde). LİF: Nebati halatin yapildigi malzemenin en ince parçası. LIGA CAMADAN: Yelkeni küçült, camadana vur demektir. LIMBO: Bir seyin bir taraftan diger tarafa aktarilmasi. (Marmara etmek sadece sivi içindir.) LİVAR: Balikçi teknesinde baliklarin taze kalmasi için alt tarafi denizle ilgili tahta havuz.
LOÇA: Demir zincirinin akması için açılmış deliklere geçirilmis madeni oluk.
LOKMA: Zincirin baklalarinin ortasina takviye için konmus parça.
LUMBARA AĞIZI: Gemilere girip çıkılan bordada açılan dört köse kapak.
LUMBOZ :Gemideki pencerelere verilen isim.
M
MANİKA :Bir teknenin alt kisimlarina güverteden asagiya dogru havalandirma için konulan genis boru. MAPA : Sabit halka. MARTIN DEMİRİ: Çipo ve kollari ayni düzeyde ve kollari da beden etrafinda dönebilen bir sistemdeki demirdir.
MASTALYA: Tahta legen. MASTORI POSTASI: Bir teknedeki en genis posta MATAFORA: Teknelerde veya sahilde filika veya botların asılabilmesi için uçlarında palanga bulunan metal ayaklar. MATAFYON: Yelken ve tentelerin delik açildiginda yirtilmamasi için delik etrafinin takviye edildigi aleminyum veya halat yassi halka. MAYNA ETMEK: Aşağı indirmek (ağır ağır) MEME : Demir kollarının demir bedenine birleştiği noktanın alt kısmı MEZESTRE: Yariya kadar indirmek MIL [Deniz mili] Denizdeki uzunluk ölçüsü. (6080 feet = 1852 mt) MIZANA DIREGI: 3 direkli bir yelkenli gemide en kiçtaki direktir.
N
NETA Muntazam, düzgün, tertipli veya emniyetli anlamina gelir. NEVCET: Hamak sarilan incelere denir.
NAVLUN: dış ticarette, deniz yolu taşımacılığı yaparken, gemide taşınacak yüklerin bir yerden başka bir yere ulaştırılması için gemicinin ödemek zorunda olduğu ücrettir.
O
OMURGA: Bir teknenin postalarinin üzerine oturtulup baglandigi ve bastan kiça kadar devam ettigi agaç/madeni parçalardir. Genellikle küçük teknelerde yekpare olur. OMUZLUK: Teknenin bas ve kiç tarafindaki 45 derecelik açi civarindaki istikamet. ORSA: Rüzgara karşı seyirdir. En küçük açıda rüzgarı alarak yapılan seyir. ORSA YAKASI :Bir yelkenin direk tarafindakı veya rüzgar üstü tarafındaki yakasidir. ORSA ALABANDA EĞLENMEK: Rüzgarı bordaya alarak, yelkenleri birbirinin aksine alip tekneyi yolundan alakoyup vakit geçirmektir.
ORSA HALİNDE: Bir teknenin mümkün oldugu kadar rüzgarin estigi cihete yakin seyredisi. ORSA PUPA ÇEMBERİ: Bumbanin cundasina yakin ve iki tarafinda da mapa bulunan madeni çember. ORSADA KAZANMAK: Bir teknenin orsa seyrinde az düsme yapip istedigi tarafa gidiste kazanmasi. ORSAYA KAÇMAK: Bir yelkenli teknenin devamlı olarak baş tutamayıp rüzgar üstüne kaçmasıdır.
Ö
ÖKSÜZ KEMERE: Kemerenin ortadan kesilmis olarka yanda kalan kisimlari.
P
PALAMAR: Gemilerin rihtima veya iskeleye baglanmasinda halattan daha kalin yomalara verilen isim. PALANGA: Bir halat ve anaz iki makaradan olusan kaldirma mekanizmasi
PALAVRA GÜVERTE: Eskiden harp gemilerinde toplarin bulundugu güverte
PATALYA: 1-3 çifteye kadar kürekli ahsap teknelere harp gemilerinde verilen isim. PATRISA Çubuklarin baglanmasi için cundalarindan asagi ve geriye dogru inen ve tekneye baglanan sabit arma PİK: Giz veya serenlerin üzerine açilmis üç köse yelken
PİK YAKASI: Bir yan yelkeninin üst ve kösedeki yakasidir. PİYAN: Bir halatin çimasinin açilip dagilmamasi için çomasina ispavlo veya gircila ile yapilan bir çesit dügüm sekli. PORTUÇ: Alet edevat veya boya gibi sair seylerin saklanmasi için kullanilan dolap veya kamara gibi yerler. POSTA: Üzerine kaplama tahtalarinin [veya saçlarin] tespit edildigi agaç veya maden egriler [kaburga] PRUVA: Bir teknenin ön tarindan ileri istikameti PRUVA DİREGİ: Birden çok direkli teknede ba taraftaki ilk direk. PUNTEL: Güvertenin kuvvetlendirilmesi için alttan dikine konan destek veya güverte üzerindeki vardevelalarin tutmak için güverteye dik olarak konulan demir çubuklar. PUSULA: Rota istikametlerini gösteren, kerteriz alip mevki konmasina yardim eden miknatisi veya cayro devvaresi ile çalisan seyir aletidir. PUSULA KARTI: Pusula ibrelerinin üzerine oturtulmus derece veya kerte taksimati bulunan daire seklinde bir karttir. PUSULA MİHVERİ EKSENİ: Pusula kartinin merkezinin oturdugu ucu sivri bir iğnedir.
PUSULA TAŞI: Miknatisi puslalarda pirinç veya bakirdan yapilmis (manyetik etkisi olmamasi için) yarim küre biçiminde içi bos bir tastir. PUTA: Koymak, donatmak (puta kürek).
R
RADABSA: Halatlarin çimalarinda kasa yapmakta kullanilan madeni halka biçimindeki malzeme RANDA YELKENİ: Yelkenli bir teknede en geriye açilan yan yelkeni. RODA: Kullanilmis, açilmamis nebati halat sargisi. ROTA: Geminin üzerinde gittigi çizgi. RUBA ETMEK: Yelkenle rüzgarı başa alarak tekneyi geriletmek. RÜSVET GÜVERTE: Yolcu gemilerinde filikaların üzerine oturtuldugu kalastraların bulunduğu güverte. RÜZGAR ALTI: Rüzgarın estigi yönün aksi. RÜZGAR YAKASI: Bir yelkende rüzgarin estigi taraftaki yaka.
RÜZGAR ÜSTÜ: Rüzgarın estigi yön.
S
SAFRA: Bir teknede denge sağlanması için sintinesine konan ağırlık. SAĞANAK: Rüzgarın eserken birdenbire şiddetli esmesi. SALMA: Bir teknenin rüzgara veya akıntıya bağlı olarak dönmesi. SALMA OMURGA: Yelkenli bir teknede içerden indirilip kaldırılan madeni veya agaç levha. SALPA: Demirin deniz dibinden kurtulması, ağirlığını zincire binmesi. SANCAK: Bayrak veya teknenin sağ yarısı, sağ tarafı. SANCAK ALABANDA: Dümenin sancak tarafa dogru en çok basilabilmesi için verilen emir. SANCAK GÖNDERİ: Kıç tarafa güverteden sancak çekmek için dikilmiş gönder. SARAVELE: Yelkenin sa